YAZARLAR

Tümü

İŞÇİLERİN BİRLİK, DAYANIŞMA VE MÜCADELE GÜNÜNE SELAM OLSUN

(1 Gün, 7 Saat önce)
1 Mayıs, bütün dünyada işçilerin birlik, dayanışma ve mücadelesini simgeleyen enternasyonalist mücadele günüdür. İşçi sınıfının hak ve çıkarlarını kazanma mücadelesi içerisinde doğmuş ve işçi sınıfı mücadelesinin sembolü olarak gelenek hâlini almıştır.

Sinan CANTÜRK

 

Her yıl 1 Mayıs’ta dünyanın çeşitli yerlerinde işçiler, din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin düzenledikleri etkinliklerle 1 Mayıs’ı faşist ve gerici sömürücü güçlere karşı, sömürüsüz ve zulümsüz, eşit bir düzen amacıyla kutlamakta, güncel taleplerini dile getirmekte, insanca, demokratik-özgürlükçü ve sosyalist bir sistem kurmak için alanlara çıkmaktadır.

 

Kısacası 1 Mayıs, işçi ve emekçi yığınların, emperyalist kapitalist sömürü ve zulüm düzenine karşı, eşit, özgür ve insanca yaşama mücadelesinin adıdır.

 

Uluslararası İşçiler Birliği 1886'da, dünya işçilerine dayanışma ve 8 saatlik işgünü için mücadele çağrısı yaptı. 19. yüzyılda işçiler, kol emeğine dayalı çok ağır koşullarda çalıştırılıyorlardı. Öyle ki, çalışma saatleri bazen 18 saati buluyordu. Ortalama çalışma saati ise 16 saatti. Kesintisiz 16 saatlik bir çalışmanın karşılığında aldıkları ücret ise sadece hayatta kalmalarına yetiyordu. Kadın ve çocukların çalışma koşulları ise daha da ağırdı. Kölece çalışma koşullarından onların payına düşen daha fazla; ücret ise hep daha azdı. On binlerce işçi, fabrikaların çevresindeki ilkel barakalarda kalıyor, yaşamlarını sağlıksız koşullarda tüketiyorlardı. İşçilerin ortalama yaşam süresi 40 yıl kadardı.

 

İşçiler bu “yaşam” koşullarına karşı örgütlenmeye başlıyorlardı. Önce yardımlaşma sandıkları ve dayanışma örgütleri oluşturuyorlardı. Bunlar sonradan sendikal örgütlenmelere dönüşüyordu. İlk olarak 1856 yılında Avustralyalı işçiler başlatıyorlardı mücadeleyi. 8 saatlik işgünü istiyorlardı. 1866 yılında Uluslararası İşçiler Birliği (I. Enternasyonal), tüm dünya işçilerine dayanışma ve 8 saatlik işgünü için mücadele çağrısı yaptı.

 

1881 yılında 500 bin işçiyi temsilen örgütlü Meslek ve Meslek Birlikleri Federasyonu, 8 saatlik işgünü mücadelesini başlattı. İşçiler; 8 saat uykuya, 8 saat çalışmaya, 8 saat de sosyal faaliyete zaman ayırmak istiyorlardı.

 

1886 yılında ABD’de 1 Mayıs’ta 350 bin işçi greve çıktı. Bunun 40 bini Şikago’dadır.

 

28 Nisan 1886’dan itibaren, Chicago’da ve Milwaukee’de olaylar başlar. Gösterilerin kapsamından dehşete düşen burjuvazi, eylemci işçilere ateş açtırır ve sekiz işçi öldürülür.

 

Patronların tepkisi olayları daha da tahrik edecek niteliktedir. McCormick Tarım Fabrikalarının patronları, 1400 işçiyi sokağa atarak yerlerine grev kırıcı işçileri yerleştirir. Grevciler, 3 Mayıs günü, “sarı” olarak nitelendirdikleri işçileri protesto etmek için fabrika çıkışında toplanırlar. Polis oradadır. Çatışma başlar. Polis kurşunlarıyla altı işçi ölür, elli kadarı yaralanır. Oysa işçiler oraya sadece protesto için ve çoğu çocuklarıyla birlikte gelmiştir.

 

15 bin kadar olduğu tahmin edilen işçi topluluğu, önderlerinin konuşmalarını dinledikten sonra dağılmak üzereyken “beklenmedik” bir durum ortaya çıkar. Polislerin arasına ansızın düşen bir bomba, sekiz kişinin ölümüne ve altmış kişinin yaralanmasına neden olur. Bunun üzerine polis, kalabalık üzerine yoğun ateş açar. Bu katliamın kesin bilançosu hâlâ meçhuldür. Ayrıca bombayı kimin attığı da bir türlü tespit edilemez. Ancak o dönemki işçi dalgasının ezilmesi gerektiği düşünülürse, bunun burjuvazinin provokasyonu olduğunu anlamak zor değildir.

 

Burjuvazi ve hükümeti, bu olayları işçi liderlerini tutuklatma yolunda değerlendirir. Tutuklananlardan sekizi hakkında dava açılır. Bu liderlerden biri olan Parsons, önce cezaevinden kaçar. Ama duruşma günü mahkemeye gelerek “Emeğin hakkı, ezilenlerin özgürlüğü ve yazgılarının düzeltilmesi davası için idam sehpasına çıkmaya da hazır olduğunu” açıklar.

 

Bombayı kimin attığına dair kesin bir delil bulunamamış olmasına rağmen, yargılanan işçi önderlerinden yedisi ölüm cezasına ve sekizi ömür boyu hapse mahkûm edildiler.

 

Tutuklananlardan Louis Lingg, duruşmadan sonra hücresine götürüldü ve bayıltılıncaya kadar dövüldü; ardından ağzında dinamit patlatılarak katledildi. Sonrasında da intihar ettiği yalanı söylendi. Ölüm cezasına mahkûm edilenlerden dördü (Parsons, Spies, Fisher ve Engel), 11 Kasım 1887’de idam edildiler. İdam edilenlerden Spies, idam sehpasında “Öyle bir zaman gelecek ki bizim suskunluğumuz sizin bugün ipe çektiğiniz seslerden daha güçlü olacaktır.” diyordu.

 

Albert Parsons isimli işçi, özür dilemesi şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi: “Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.”

 

İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. ABD'de yaşanan bu olaylar, uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal, 1889'da Paris'te düzenlediği kongrede Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. 1890'dan başlamak üzere 1 Mayıs’ı da “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul etti. O günden bu yana dünyanın dört bir kıtasında işçi ve emekçiler, 1 Mayıs’ı isyan günü olarak yaşattı ve yaşamaya devam ediyorlar.


İSTANBUL
EURO
43.6361
DOLAR
38.3684
ARŞİV