Elif Gamze BOZO
Oysa “eşit işe eşit ücret” talebi kadar “eşit alana eşit erişim” de hayati. Bir düşünün: Yıllardır emek verdiğiniz, ter döktüğünüz bir ülkede 1 Mayıs’a katılmak istiyorsunuz. Ama miting alanına ulaşım sağlanmamış.
Rampalar yok, ses sistemi işitme engellileri gözetmiyor, sahnede işaret dili çevirmeni yok. Aslında bir hak olan katılım, fiilen bir ayrıma dönüşüyor. Emekçi engelliler yalnızca kendi yaşamlarını değil, toplumun çalışma yaşamına dair çarpıklıkları da açığa çıkaran aynalardır. Düşük ücretlerle, güvencesiz koşullarda, çoğu zaman “lütuf” gibi sunulan işlerde çalışırken aynı zamanda onurlu bir hayatın mücadelesini verirler. Ve bu mücadele, meydanlarda da temsil edilmelidir. Peki ne yapılmalı? Öncelikle tertip komitesi, 1 Mayıs organizasyonlarını planlarken erişilebilirliği temel bir kriter olarak ele almalı. Alanlar tekerlekli sandalye kullanıcıları için düzenlenmeli, görme ve işitme engellilere uygun bilgilendirme sistemleri kurulmalı.
Emekçi engelliler, sadece “temsili” değil, aktif bir özne olarak konuşmacı kürsüsünde, yürüyüş kortejinde ve sendikal yönetimlerde yer almalı. Çünkü bu ülkenin emekçi sınıfı, sadece ayakta duranlardan ibaret değil. Bastonuyla, sandalyesiyle, işitme cihazıyla, proteziyle direnenler de o sınıfın öz evlatları. Bu 1 Mayıs’ta engelleri değil, eşitliği büyütelim.