Mehmet Murat YILDIRIM
Ben bu satırları İsviçre’de, sürgünde yazıyorum. İki yıldır annemden, eşimden, oğlumdan uzağım. Bu Anneler Günü’nde ne annemin elini öpebileceğim, ne de oğlumun annesinin gözlerine bakabileceğim. Özlem, her geçen gün daha bir büyüyor içimde. Temennim, bu ayrılığın bitmesi… Onlara biran önce kavuşmak.
Ülkemizde bu acı çok tanıdık. Cumartesi Anneleri, ısrarla soruyorlar, “Çocuklarımız nerede?” Gözaltında kaybedilen evlatlarının sadece bir mezar yerini isteyen bu kadınların direnişine karşı ‘devlet’ unut diyor.
Sonra Barış Anneleri, çocuklarını toprağa vermiş kadınlar. “Artık başka çocuklar ölmesin,” diyen, kin değil barış isteyen anneler… Onlar yıllardır susturulmaya çalışılsa da, anneliğin sesi bastırılamaz.
Ve Arjantin’in Mayo Anneleri… Askeri darbenin karanlığında kaybolan çocuklarını Plaza de Mayo Meydanı’nda beyaz başörtüleriyle arayan kadınlar. Sessizlikle değil, inatla direnen bir hafıza…
Bugün kalbimizde bir acı daha var! Gazzeli anneler. Aylar hatta yıllar süren bombardımanlarda çocuklarını kaybeden, enkaz başında parçalanmış hayatlarını toplamaya çalışan kadınlar… Gözlerinin önünde yitirilen bir kuşağın sessiz çığlığı… Artık ne mezarlık yeri var, ne sığınacak bir köşe. Ama her biri hâlâ evlatlarının yastığını kokluyor. Anneliğin coğrafyası yok, acının dili aynı.
Ve şimdi, yeniden dillendirilen PKK’nin silah bırakması ihtimali… Belki yeni bir çözüm süreci başlar, belki gelir. Belki anneler ağlamaz, çocuklar toprağa düşmez. Belki bu defa umut kazanır.
Ama bunun için iktidarın samimi bir dönüşüme gitmesi gerekir. AKP iktidarı, çatışmadan, ayrıştırmadan, düşmanlaştırmadan medet ummayı bırakmalı. Savaş değil, çözüm üretmeli. Taraf değil, arabulucu olmalı.
Bu Anneler Günü’nde sadece çiçek değil, adalet ve barış taşıyalım annelere. Çünkü bir annenin evladına, bir çocuğun annesine kavuşamadığı bir dünyada, hiçbir şey gerçekten kutlanamaz.
Evlatların kanamadığı, annelerin ağlamadığı bir dünya umuduyla… Anneler Günü kutlu olsun.