YAZARLAR

Tümü

Korkma, 28 Mayıs

(1 Gün, 18 Saat önce)
28 Mayıs Gezi Parkı Direnişi’nin Seneidevriyesi Üzerine
Eren ATEŞ
 
 
2013 yılının 28 Mayıs’ında Gezi Parkı’na yapılan saldırı, sadece birkaç ağacın kesilmesiyle ilgili
değildi. O gün, bu halkın geleceğine, özgürlüğüne, nefesine yapılan bir saldırıydı. O çadırları
yakarken, sadece bez parçalarını değil; halkın sabrını, onurunu ve geçmişte bastırılmış bütün
itirazlarını ateşe verdiniz ve o ateşle birlikte bizler sokaklarda filizlendik.
 
 
O gün başlayan şey, sadece birkaç gün sürecek sanıldı. Zannettiniz ki, biraz gaz sıkarız, birkaç
gözaltı yaparız, birkaç tehdit savururuz, mesele kapanır fakat halkı tanımamışsınız. Bu halk
gaza da, baskıya da, korkuya da alışkın.
 
 
Ve ne yaptınız? Her zaman yaptığınızı: Karaladınız, çarpıttınız, hedef gösterdiniz.
Gezi'yi terörize ettiniz.
Taksim’i yasakladınız.
Meydanı betona, adaleti suskunluğa, vicdanı esarete çevirdiniz.
 
 
Recep Tayyip Erdoğan, sen o gün “Üç beş çapulcu…” dedin lakin o üç beş çapulcu, senin
yüzünü tarihe utançla yazdı. O meydanlarda biz vardık. Kadınlar vardı, lubunyalar vardı,
işçiler, öğrenciler, yaşlılar, çocuklar… Senin iktidarınla nefes alamayan herkes oradaydı.
 
 
Bugün, 28 Mayıs 2025. Aradan tam on iki yıl geçti. Hâlâ değişmeyen bir şey var: Siz hâlâ
korkuyorsunuz!
 
 
Hâlâ Gezi deyince çılgına dönüyorsunuz.
Hâlâ Gezi tutsaklarını tecritte tutuyorsunuz.
Hâlâ Osman Kavala’yı, Tayfun Kahraman’ı, Mine Özerden’i, Can Atalay’ı rehin almış
durumdasınız. Ah, pardon, doğru ya biliyorsunuz: Onların özgürlüğü, sizin çöküşünüz olacak!
 
 
Bakın, adaleti öyle bir araç hâline getirdiniz ki, artık herkesin gözü önünde, çırılçıplak bir
keyfiyetle yargı dağıtıyorsunuz.
Gezi Davası bir utançtır! Yargılandığı sanılan biz değiliz, yargılanan sizsiniz! Leke bulaşmış
adaletinizdir! Tarih önünde suçlusunuz!
 
 
Siz, kendi yurttaşlarınızdan korkuyorsunuz. Ne kadar da acizsiniz, ne kadar...
Bu halk, artık sizin olmadığınız bir Türkiye hayal ediyor. Kadın cinayetlerinin durduğu, çocuk
istismarlarının cezasız kalmadığı, yolsuzluğun bitirildiği, LGBTİ+ bireylerin insan sayıldığı, Kürt
halkının düşman değil yurttaş olduğu, gençlerin göç etmek zorunda kalmadığı, sanatın ve
bilimin susturulmadığı bir Türkiye. Sizin korktuğunuz şey bu: Gerçek bir demokrasi!
 
 
Peki siz kimsiniz?
Siz, saraylarda yaşayan ama halkı açlığa mahkûm edenlersiniz.
Siz, milletin malını yandaşa peşkeş çekenlersiniz.
Siz, kadınları “makbul anne” kalıbına hapsedenlersiniz.
Siz, doğayı maden şirketlerine satan, su kaynaklarını kurutan, dereleri HES’lere boğan,
ormanları yok edenlersiniz.Siz, LGBTİ+ bireylerine nefes almayı zorlaştıranlarsınız.
Siz, canları yok etmeye çalışmak için kanlı yasayı öne sürdünüz ve yetmezmiş gibi utanmadan
sırıtan yüzsüzlersiniz.
Siz, bu ülkenin vicdanını susturmak için ellerinizden geleni ardına koymayanlarsınız.
Daha da sayayım mı?
 
 
Ama buradan söylüyorum: Başaramayacaksınız!
Çünkü, Gezi, hâlâ burada.
Gezi bir hatıra değil, bir uyanıştır!
Gezi bir anı değil, bir mücadeledir!
Gezi, korktuğunuz halktır!
Her yıl olduğu gibi, bu 28 Mayıs'ta da şunu hatırlatmak boynumun borcu:
Bu ülkenin gençleri, bu ülkenin kadınları, bu ülkenin ötekileri size boyun eğmedi, eğmeyecek!
Sizin saraylarınız varsa, bizim de sokağımız var!
Sizin yandaş medyalarınız varsa, bizim de sözümüz var!
Sizin korkunuz varsa, bizim de cesaretimiz var!
Sizin zindanlarınız varsa, bizim de zindanlardan taşan onurumuz var!
 
 
O günden bu yana geçen on iki yılda değişen hiçbir şey yok. Hatta daha da karanlıklaştı her
şey. Bu iktidar, sadece bir rejim değil; aynı zamanda bir karabasan, bir tahakküm düzeni, bir
korku makinesi. Her sene Gezi geldiğinde telaşlanmalarının sebebi budur, çünkü, bilirler ki, o
parkta bastırmak istedikleri şey sadece bir eylem değil, halkın uyanışıydı. O yüzden bugün
hâlâ Gezi tutsakları var. O yüzden bugün hâlâ Gezi’ye “darbe girişimi” diyorlar çünkü, hâlâ
korkuyorlar.
 
 
Şimdi soruyorum size:
O çocuklar neden öldü?
Berkin Elvan on beş yaşındaydı. Elinde taş yoktu, silah yoktu. Ekmek almaya gitmişti. Beynine
isabet eden gaz kapsülüyle katledildi. Ne oldu? Katili hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Ali
İsmail Korkmaz, dövülerek öldürüldü. Ayaklarıyla değil, hayalleriyle yürüyordu o sokaklarda.
Ne oldu? Katilleri kravat indirimiyle ödüllendirildi. Adalet mi? Adalet, iktidarın ayaklarının
altında ezildi.
 
 
Bu ülkede Gezi bir milattır. Bakın, onlar için “tehdit” olan her şeyin doğduğu yerdir. Kadın
mücadelesi Gezi’den sonra büyüdü. LGBTİ+ hareketi Gezi’den sonra sokağa alıştı. Gençlik
Gezi’den sonra susmamayı öğrendi. İşçiler Gezi’den sonra direnmeyi hatırladı ve halk
Gezi’den sonra, iktidar denen şeyin aslında ne kadar korkak, ne kadar aciz, ne kadar sahte
olduğunu gördü.
 
 
İktidara ve yandaşlarına sesleniyorum: Davanız iftira, iddianameleriniz yalan, hükmünüz
gayrimeşrudur!
 
 
Gezi yargılamaz, yargılar! Neden mi, buyurun:
 
 
Ali İsmail’in düşlerindeyiz.
Berkin’in yarım kalan kahkahasındayız.Ethem’in kanıyız.
Mehmet’in diliyiz.
Medeni’nin cesaretindeyiz.
Hasan Ferit’in şarkısındayız.
 
 
Gezi, bu ülkenin yüz akıdır. Gezi’yi bastırmak için ne yaparsanız yapın, o tohum filiz vermeye
devam edecek! Yaralarımızın üzerine asfalt dökemezsiniz! Vicdanı tutuklayamazsınız! Adaleti
mühürleyemezsiniz! Hafızayı silemezsiniz! Karanlığınız ne kadar büyürse büyüsün, Gezi bir
mum gibi yanacak! Ve biz o mumun etrafında toplanıp yeniden ve yeniden direneceğiz!
 
 
Gezi’de düşene, dövüşene bin selam!
 

İSTANBUL
EURO
44.2706
DOLAR
39.0626
ARŞİV