YAZARLAR

Tümü

Demokrasiye Müdahale: Belediyelere Kayyum Gölgesi mi?

(1 Gün, 13 Saat önce)
Türkiye siyasetinde yine demokrasiyle hukuk arasındaki o ince, ama gerilim yüklü çizginin üzerinde yürüyoruz. İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) mensup beş belediye başkanının görevden uzaklaştırılması, sadece bir “idari tedbir” olarak açıklansa da, toplumda derin bir siyasal kırılmayı da beraberinde getiriyor.

Elif Gamze BOZO

 

Görevden uzaklaştırılan isimler; İstanbul’un Avcılar, Büyükçekmece ve Gaziosmanpaşa ilçelerinden ve Adana’nın Ceyhan ile Seyhan ilçelerinden seçilmiş beş belediye başkanı. Yani Türkiye’nin iki büyük metropolünde halkın oylarıyla göreve gelmiş beş yerel yönetici, yürütülen yolsuzluk soruşturmaları gerekçe gösterilerek görevlerinden el çektirildi.

 

İçişleri Bakanlığı, bu başkanlar hakkında “rüşvet almak” ve “icbar suretiyle irtikap” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldığını; bazıları hakkında tutuklama kararları verildiğini açıkladı. Anayasa’nın 127. maddesi ile Belediye Kanunu’nun 47. maddesine dayandırılan bu tasarrufun hukuken mümkün olması, onu siyasal etkilerinden arındırmıyor. Tam tersine, hukukun siyasi amaçlarla nasıl kullanılabileceğine dair ciddi endişeler yaratıyor.

 

Çünkü Türkiye’de artık neredeyse bir gelenek haline gelen bu tür “görevden uzaklaştırma” kararları, sıklıkla muhalefet partilerine mensup belediye başkanları için uygulanıyor. Geçmişte HDP’li belediyeler üzerinde sistematik olarak uygulanan kayyum politikası, bugün CHP’li belediyelere doğru genişliyor. Bu da açıkça gösteriyor ki; mesele suçun kendisinden çok, siyasal konumlanma.

 

Oysa hepimiz biliyoruz: Yolsuzlukla mücadele bir hukuk meselesi olduğu kadar bir siyasi irade meselesidir. Eğer gerçekten kamusal kaynakların kötüye kullanımıyla mücadele ediliyorsa, bu mücadelenin her kesime eşit şekilde yöneltilmesi gerekir. Ama iktidara yakın belediyelerde dönen devasa rantlar, kamu ihalelerindeki şaibeli ilişkiler, kamu malı üzerinden dönen imtiyazlar gündeme dahi gelmiyorsa, burada bir çifte standardın varlığı su götürmez hale gelir.

 

İstanbul Valiliği, üç belediyede yeni başkan vekillerini seçmek üzere 11 Haziran’da belediye meclislerini toplantıya çağırdı. Seçilen vekillerin kim olacağı değil, bu vekaletin ne kadar meşru olacağı sorgulanmalı. Çünkü mesele yalnızca bir koltuğun geçici olarak kime ait olduğu değil, halkın iradesinin ne kadar geçerli sayıldığıdır. Halk bir başkanı seçti, ama merkezi yönetim idari yollarla o iradeyi askıya aldı. Bu, açıkça seçme ve seçilme hakkına yönelmiş bir müdahaledir.

 

Demokrasinin en temel dayanaklarından biri, yerinden yönetimdir. Yerel yönetimler, sadece şehirleri değil, halkın yönetime katılımını da temsil eder. Bu temsilin merkezi bir otorite tarafından sürekli olarak zayıflatılması ya da geçersiz kılınması, demokratik rejimin içinin boşaltılması anlamına gelir. Ve ne yazık ki Türkiye, bu anlamda tehlikeli bir eşiği çoktan geçmiş durumda.

 

Bu görevden almalar yalnızca CHP’yi değil, tüm muhalefeti ve hatta demokrasiye inanan her yurttaşı doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü bugün CHP’ye uygulanan baskı, yarın başka bir partiye, başka bir oluşuma da yöneltilebilir. Burada esas hedef, halkın siyasete olan inancını kırmak, sandığın anlamını boşaltmak ve yönetimi tekelleştirmektir.

 

Siyasi tarihimizde “kayyum” artık sadece bir uygulama değil; bir rejim pratiğine dönüştü. Seçilmişlerin yerine atanan isimler, halkla yönetim arasındaki bağı koparıyor. Bu yalnızca hukuk devleti ilkesine değil, sosyal sözleşmeye de bir darbedir. Seçilmiş olmak artık iktidar için bir kıymet taşımıyorsa, sandığın bir hükmü kalmamış demektir. O zaman sormak gerek: Demokrasi kimin için ve ne zamana kadar geçerli?

 

Bugün görevden alınan beş başkanın kişisel akıbetinden çok daha önemli olan şey, Türkiye’de demokrasiye olan güvenin nasıl sistematik biçimde aşındırıldığıdır. Suç varsa elbette yargı işlemelidir. Ama o yargı, siyasetin emrine girmişse; verilen her karar adalet değil, cezalandırma aracına dönüşür.

 

Bu nedenle mesele sadece beş belediye başkanı değildir. Bu mesele, 85 milyon yurttaşın hakkı, hukuku ve geleceğidir.
Ve bu hak, sandıkta doğar; adaletle yaşar.


İSTANBUL
EURO
44.4673
DOLAR
39.0575
ARŞİV