Mehmet Muat YILDIRIM
Annem, Isparta Yalvaçlı bir Yörük türkü, sesi bazen sert ama yüreği yumuşak. Ocağın başında yemeği karıştırırken babam yaklaşır, dudaklarının kenarında bir tebessümle “Bizim Gercüş’te de pişirirdi rahmetli annem bunu,” derdi. Sonra gözleri uzaklara dalardı. O an bir yemekten çok daha fazlası olurdu sıyırma. İçinde Yörük dağları, Kürt dağ yolları ve Mezopotamya'nın eski ezgileri pişerdi.
O tencerede buluşanlar sadece sebzeler değildi; farklı halkların hafızaları, annelerin mutfak sırları, nesilden nesile aktarılan sessiz miraslar bir araya gelirdi. Sıyırma, bizim evde kültürlerin değil, yüreklerin birbirine dokunduğu bir anlama sahipti. Ne kadar farklı yerlerden gelsek de aynı tabağa sığabiliyorduk.
Bugün İsviçre'de bir Asya restoranında fasulye ve mısırı yan yana görünce, burnumda yine o eski kokular, kulağımda 7 yıl önce kaybettiğim babamın sesi. Belki de sıyırma, her zaman bir yemek değil, birlikte yaşamanın, birbirini hatırlamanın, kabul etmenin en sade haliydi.
Ve bazı yemekler, unutulmaz olur çünkü içlerinde sadece malzeme değil, insan vardır. Farklı kültürlere sahip olsak bile ‘ortak vatan’da yaşamak gibidir…
Foroğraflar: Grok