Mehmet Murat Yıldırım
Göstericiler, “İltica haktır, tanınmalıdır!”, “Yunan’a Dublin Durdurulsun!” ve “İnsanca bir yaşam istiyoruz!” sloganlarıyla İsviçre yetkililerine seslendi. Etkinlik, federal parlamentonun önünde yapılan açıklamanın ardından şehir merkezinde yürüyüşle devam etti.
Katılımcıların dağıttığı bildiride, İsviçre’nin Yunanistan’a henüz fiili iade gerçekleştirmemiş olmasına rağmen, alınan yeni kararların kaygı verici olduğu belirtildi. 1951 Cenevre Sözleşmesi, AİHM içtihatları ve “non-refoulement” (geri göndermeme) ilkesine dikkat çekilerek, bu iadelerin uluslararası hukukla bağdaşmadığı vurgulandı.
İnsiyatifin yaptığı basın açıklaması şöyle;
İltica Hakkı İnsan Hakkıdır: Dublin İadeleri Durdurulsun
İltica hakkı, zulümden kaçan bireylerin en temel insan haklarından biridir ve başta 1951 Cenevre Sözleşmesi ile 1967 Protokolü olmak üzere birçok uluslararası belgeyle güvence altına alınmıştır. Bu hak, özellikle politik görüş, etnik köken, dini inanç veya sosyal aidiyet nedeniyle baskı gören bireyler için hayati öneme sahiptir.
İsviçre, şimdiye kadar Yunanistan’a fiili bir iade gerçekleştirmemiştir. Ancak son dönemde Dublin Anlaşması kapsamında birçok sığınmacıyı Yunanistan’a iade etme yönünde kararlar almış, bu kararlar şu an federal mahkemeye taşınmış durumdadır. Bu süreçte, İsviçre makamlarının nihai kararı belirleyici olacaktır.
İHM içtihatları uyarıyor
İsviçre Konfederasyonu, tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere saygılı, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını önceleyen bir devlettir. İsviçre’nin bu temel ilkelerle uyumlu hareket ederek Cenevre Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatlarına bağlı kalması gerekmektedir. Özellikle M.S.S. v. Belgium and Greece (2011) kararında AİHM, Yunanistan’a yapılan iadenin sığınmacıyı insanlık dışı muameleye maruz bırakabileceğini tespit etmiş ve Dublin prosedürünün her koşulda işletilemeyeceğini vurgulamıştır.
Yunanistan güvenli değil
Yunanistan, halen bu içtihatla uyumlu reformlar gerçekleştirmemiş; sığınmacılar için etkili koruma, sağlık, barınma ve adil yargı erişimi sağlamamıştır. Geri itmeler, kötü muamele, Türkiye’ye yasa dışı iadeler ve güvenlik riskleri halen gündemdedir. Bu koşullar altında, Dublin sürecinin uygulanması, mültecilerin hayatını doğrudan riske atabilecek sonuçlar doğurabilir.
Türkiye’den gelen politik mülteciler tehlike altında
Ayrıca, Türkiye’den gelen birçok politik mülteci, geçmişte yaşadığı baskıların yanı sıra halen Türk devleti tarafından tehdit edilmektedir. Muhalif kimlikleri, sosyal ya da siyasi faaliyetleri nedeniyle yeniden cezalandırılma riski altındadırlar. Bu gerçeklik, iade kararlarının yalnızca idari değil aynı zamanda siyasi sonuçlar doğurduğunu da göstermektedir.
Talepler;
● Yunanistan’a geri gönderilmek, bizler için ciddi bir risk ve insan hakları ihlalidir. Bu iadelerin durdurulmasını talep ediyoruz.
● Yaşayacağımız tehlikeleri belgelerle sunduk. Bu belgeler ile birlikte AİHM kararları ve uluslararası raporların dikkate alınmasını istiyoruz.
● Uzun süreli belirsizlik, ciddi psikolojik sıkıntılara yol açmaktadır. Hayata katılmak, üretmek ve güvenli bir yaşam sürmek istiyoruz. Bu nedenle iltica hakkımızın tanınmasını talep ediyoruz.
● İsviçre halkını ve devletini, bu konuda duyarlılık göstermeye ve insanca yaşam talebimizi kabul etmeye çağırıyoruz.
● Yaşamlarımızı tehdit eden bir ülkeye gönderilmek istemiyoruz.